En saf gazetecilik spor gazetecilğidir

Genç gazeteci Bülent Mümünov, işini sevgiyle yaparsan ve beklenilenin fazlasını verirsen insanlar mennun olur diyor.

08:39, 21.10.2022
En saf gazetecilik spor gazetecilğidir

BNT’de muhabir olarak çalışmaya başladın, futbol müsabakaları yorumladın, şimdi haber bülteni de sunuyorsun – hangi iş daha ilginç, hangisi daha zor?

Maç yorumlamak en zoru. Senaryo ve önceden hazırlanan bir plan yok, çünkü herşey anbean gelişiyor. Bir spor karşılaşmasında gelişmeleri doğru bir şekilde yansıtabilmen için belli bir bilgi birikiminin olması gerekiyor. Diğer iki iş – muhabirlik ve sunuculuk, onların da ayrı bir cazibesi var. Ama bu iki işte de belli bir senaryo oluyor. Bu iki iş, içerik ile vizyonun uyum içerisinde olması gerektiğinden dolayı enteresan. İnsanların karşısına çıkıp onlarla iletişim kurman gerekiyor. Ki bu da eşsiz bir şey, çünkü sen kimseyi görmüyorsun, oysa sana çok kişi bakıyor ve senden anlamlı bir şey söylemeni bekliyor. Dolayısıyla bu da kolay değil, ancak benim her zaman bir hayalim oldu – spor yorumlamak. Bu benim için en enteresanı, en zoru ve cazibelisi.

BNT’de çalılşmaya nasıl başladın? Gazetecilik mi okudun?

2018 yılında Sofya’da Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldum. Ancak 2013’ten beri spor gazeteciliğiyle uğraşıyorum. BNT’de çalılşmaya başlamam şöyle oldu – bir arkadaş beni futbol maçında gördü, nasıl çalıştığıma şahit oldu ve beni televizyondaki ilgili kişilere önerdi. Ardından stajyer olarak başladım ve yavaş yavaş spor dairesine ulaştım ve burada artık 3 yıldır çalışmaktayım.

Avrupa futbol şampiyonasının yansıtılmasında çalışman tecrübe biriktirmek açısından senin için çok faydalı olmuştur.

Büyük tecrübe, büyük heyecan. Sporla çalışmaya devam etmem gerektiğini ve bunda bana ekmek olduğunu gösterdi bana. Bizim işimizin en önemli forumları işte bunlar oluyor – Avrupa Futbol Şampiyonası, Dünya Futbol Şampiyonası, Olimpiyat Oyunları. Olayın geliştiği yerde olmak ve herşeyi canlı anlatmak en güzeli. Her zaman olmuyor, her zaman sen olamazsın, diğerlerinin de öne çıkması gerekiyor. Ancak sen isen neler yapabildiğini göstermen gerekiyor ve bunun büyük bir tutkuyla yapman gerekiyor. Sevgiyle yaparsan ve beklenilenin fazlasını verirsen insanlar mennun olur. Neler yapabildiğimi gitmeden önce biliyordum. Başarmam birçok kişiye sürpriz oldu, ancak ben kendimi biliyorum. Bana tecrübe verdi ve yeni insanlarla tanıştım, çok sayıda röportaj yaptım, ama ben kendimi biliyorum. Neler yapabileceğimi biliyorum. Oraya gittiğimde neler yapacağımı biliyordum ve planladıklarımın çoğunu başardım. Tabii, başaramadıklarım da oldu. Ama mükemmel bir dünyada herhalde bu kadar eğlenceli değildir.

Sporla pek ilgilenmediğimi itiraf ediyorum ve şunu anlamak istiyorum – ayrı bir spor bülteni olmasına ne gerek var?

Günümüzde en saf gazetecilik spor gazetecilğidir. Herkes hakkında herşeyi söyleyebilirsin. Sansür yok, en azından hayatın diğer alanlarındaki kadar yok. Ve ne söylersen söyle sonuçları hiç kimse için hayati önemde olmayacak. Sporda, insanları sevindirmek için orada bulunan profesyonler sporcuları yorumluyorsun. Spor zaten sevinç ve eğlencedir. Toplumun pozitif enerjisini, beklentilerini, ilhamlarını bir filtreden yönlendirebilmesi için sporun olması gerekiyor. Güncel yapıda bu pozitif filtreler çok azdır. Belki müzik, sanat ve spor bu tür bir alternatif veriyor. Ancak sanatta, sporda var olan o dinamiklik yok. Gündelik olaylar, olanların gelişme temposu yok. Spor haberleri işte bunun için gerekli. Bu alternatif dünyanın eksiksiz resminin oluşturulabilmesi için. Mutlu diyebileceğim bu dünyanın alternatifini.

Spor bültenleri haber bültenlerinden çok farklı, çok daha renkli bir dil kullanıyorsunuz, örneğin “kırmızı şeytanlar”, “düşekçiler”, “horozlar” diyorsunuz. Neden?

Çünkü sport bir sanattır, yaratıcılıktır. Spor çerçevelerden çıkmana imkan veriyor. Cazibesi de bu. İhlam da, ona yakın olma hevesi de oradan geliyor. Her spor gazetecisinin yaratıcı tarzı farklı. Bazılarında var, bazılarında yok. Ancak bu renkli ifadeler güç katıyor, spordaki detaylarla ek bir büyü katıyor. Ve bu da insanları çelbediyor – terimerle efsanaler yaratılıyor, nesilden nesile aktarılan eşsiz bir folklor ve hikayeler yaratılıyor. Milyonlarca insanın ateşi böyle yakılıyor. Topluluklar belirleniyor ve farklı kulüp, marka, miraslar oluşturuluyor. Ve böylece spor izleme ve spor yapma fikri daha çok insanlara aşılanıyor.

Spor niye bu kadar önemli olsun ki? Tüm sporlar aniden yok olsa hayatımızda neler değişecek?

Anlamı yok olacak. Bugünümüz dinamik, hızlı gelişen, zor sindirilebilen. Spor, dediğim gibi bir filtredir. Enerjiyi yönlediriyor. Enerjiyi negatiften pozitif yapıyor. Spor olmazsa hayat sıkıcı, renksiz ve düz olacak. Yalnız bir çocuk dünyaya gelince veya gündelik başarılarımız için heyecanlanlacağız, ancak bu sıkıcı oluyor. Spor, bugünün savaşıdır. Profesyonel sporun olmadığı geçmişte çok savaşlar olurdu. Toplumun enerjisi bugün spora yönleniyor. Hafta sonlarında milyonlarca insan spor izliyor ve eğleniyor. Ve bir çok kişi de spor yapıyor. Sporun olmaması imkansız. Spor, insan bedeninin doğal bir fonksiyonu. Hareket, var olan doğal bir ritimdir. Geçmişte avcılar yiyecek temin etmek için koşuyorlardı. Bugün hemen hemen her sporda koşmak veya bir yerden başka yere hareket etmek var. Bu aynısı. Hareket bizim doğamızda vardır. 20. asır hareketi, bir işe yani profesyonel spora dönüştürdü. Spor, önemsiz şeyler arasında en önemlisidir, diyorlar. Ancak benim için spor en önemli şeylerden birisi. Hayatta olmaktan, sağlıklı olmaktan ve belki de üremekten sonra en önemlisi. Spor yoksa ne olacak – boş kalacaksın, doğal imkanlarını fiziki olarak kullanamayacaksını.

Sana dönelim, insanlar seni artık tanıyor mu? Seyircilerden tepkiler alıyor musun?

Evet, çok kişiden mesajlar alıyorum. Zaman zaman sokakta insanlar da benimle konuşuyor. Anacak ünlü birisi olduğumu söyleyemem ve olmak da istemiyorum. Benim hayalim ünlü olmak değil, en büyük spor forumlarına katılmak ve onları yorumlamak. Meşhur olmak sonradan gelen birşey, ne de olsa her şey insanlar adına yapılıyor. Bana yazanların hemen hemen tamamı müspet yaklaşıyor, benden hoşlanıyor. Tabii hater dediğimiz kişiler de var. Diğer arkadaşlarıma kıyasla ben de bu kişiler çok az. Örneğin yorum yaparken bazen birileri bundan hoşlanmıyor ve bana “Bunu söylememeliydi, öyle değil” diye yazıyor. Bu eleştirilerin bazıları yapıcı ve böyle eleştiriler aldığıma seviniyorum. Çünkü kendimi bir gazeteci olarak geliştiriyorum. Fakat zaman zaman nefret de oluyor. Fakat çok daha az. Yok denilicek kadar az.

Spor gazeteciliğinde idolüm diyebileceğin biri var mı?

Birşeyler öğrendiğim çok gazeteci var. Özellikle İngiltere, İspanya ve Arjantin’den. Spor gazeteciliğini nasıl yapıyorlar diye birçok gazeteciyi takip ediyorum. Bulgaristan’da idolüm diyebileceğim birisi var diyemem, ancak her gün birşeyler öğreniyorum. Meslektaşlarımı dinlerken birşeyler kapıyorum onlardan. Her bir olaydan bir şeyler öğrenilebilir – birisi ilginç bir soru sorar sen de kendin için birşeyler kavrarsın. Hani bir söz vardır ya, meslek çalınır. Ve biraz deneyim biriktirince ve hırs ve yeteneğinle karıştırınca yalnız senden çıkan güzel bir ürün meydana gelir. Esnek olmalı ve etrafındakilerden iyi şeyleri almalısın. Gazeteciliği sen icat etmiş olamazsın. Her alanda büyük insanlar senden önce de vardı, senden sonra da olacak. Birilerinden birşeyler alabilirsen ne güzel. Zamanla neyin beğenildiğini, neyin beğenilmediğini görmeye başlıyorsun. Herşey beğenilemez. Bundan dolayı daha olgun gazetecileri dinlemelisin. Kimliğini işte böyle kuruyorsun.

İzzet İsmailov

Пишете ни
x

Сигнализирайте нередност

и/или

Разрешени формати: (jpg, jpeg, png). Максимален размер на файла (25 MB). Можете да качите максимум 5 файла.

** Тези полета не са задължителни.

captcha Натиснете върху картинката, за да смените генерирания код.
Трябва задължително да въведете кода от картинката
< Назад